4 Ekim 2011 Salı

2011-2012 Yılı 9. Sınıf Edebiyat Kitabı Cevapları!



1.GÜZEL SANATLAR İÇİNDE EDEBİYATIN YERİ
HAZIRLIK

1.Fotoğraftaki sanatçının çalışırken yaptığı fiziksel hareketleri “tiyatro” , “pandomima”; içinde bulunduğu ruh halini “şiir”, “öykü” , “roman” gibi sanat türlerinde konu olarak işlenebilir.

2.Heykel mermer; heybe iplik ; karikatür ise çizgi ve yazı malzemelerini kullanır.Bu ürünlerin hepsi birbirinden farklıdır, çünkü hepsinin malzemesi ve amacı birbirinden farklıdır.

3. Edebiyat;duygu düşünce ve hayallerin karşımızdakilerde hayranlık uyandıracak şekilde yani güzel ve etkili olarak yazı ya da söz ile ifade edilmesi sanatıdır.

GÜZEL SANATLAR İÇİNDE EDEBİYATIN YERİ
Sanat insanın güzellik karşısında duyduğu heyecan ve hayranlığı uyandırmak için ortaya koyduğu yaratıcılıktır.Sanatın temelinde insan sevgisi,hoşgörü,yaratma özgürlüğü vardır.
Sanat insanın varlık şartlarından biridir.İnsanın olduğu her yerde sanat vardır.(Mağara resimleri,antik süs eşyaları,işlenmiş kap kaçak vb.) Sanatın amacı da zaten insanlarda güzel duygular uyandırmak,insan hayatını renklendirmek,güzelleştirmektir.Resim,tiyatro,şiir,dans,müzik ve kitapların olmadığı bir dünyada
yaşadığımızı düşünürsek sanatın insan hayatı için ne kadar vazgeçilmez ve önemli olduğunu anlarız.
İnsanlar kendilerini farklı araçlarla ifade edebilirler.Kimisi resimle,müzikle,dansla heykelle kimisi de şiirle,romanla,hikayeyle yani edebiyat vasıtasıyla ifade ederler.
İnsanoğlu hayatı boyunca güzeli istemiştir.Sözüne yazısına(edebiyat),sesine (müzik)kullanabildiği
renklere(resim),yaşadığı mekana(mimarlık),işleyebildiği her türlü maddeye(heykeltıraş)güzellik vermek

insanoğlunun yaşam felsefesi olmuştur ki bu da güzel sanatlar dediğimiz şubeleri doğurmuştur
Edebiyat bu güzel sanatların bir koludur.Edebiyat;sözde ,yazıda,düşüncede,hayalde güzellik demektir.
Edebiyat;dil ile gerçekleştirilen,malzemesi dil olan güzel sanat etkinliğidir.Edebi eser öncelikle sanat değeri
olan eserdir.Edebi eserlerde dikkatle kullanılmış bir dil vardır.
Bilim nasıl ki akla, mantığa,öğretmeye yönelik ise sanat da insan ruhunu doyurmaya,güzelleştirmeye yöneliktir.

İNCELEME
1.“Bir Yanlışı Aşk Adına Dokumak” adlı metin bir güzel sanat eserinden alınmıştır. Çünkü;

· Dil şiirsel işlevdedir. (Diğerinde göndergesel işlevdedir.)

· Yazar aşk konusunda kendisinde uyandırdığı duyguları öznel ve lirik bir şekilde dile getirmiştir.(Diğer metinde yazar düşüncelerini nesnel olarak öğretici bir tarzda anlatmıştır.

· İlk metinde yazar fayda değil güzellik amacı güder.(Diğeri bilgilendirici ve nesneldir.)

2. Sanatın ne olduğu ve amacı tanımlanmaktadır. Bilimde ele alınan, incelenen, işlenen konular güzel sanatlarda da işlenebilir.Bilim dallarına ait veriler güzel sanatlarda kullanılabilir.Güzel sanatlar ile bilim arasında dilin işlevi, konunun ortaya konuşu(duygu-düşünce)ve amacı bakımından farklılıklar vardır.

3.Yazar aşkı kendinde uyandırdığı çağrışımlarla öznel bir şekilde tanımlamıştır.Aşkı sonsuz türkü, bir çobanın tutturduğu ıslık, bir kızın mırıldandığı ezgi, duru ve temiz olarak tanımlamıştır.

4.Sanat insanoğlunun varlık sebebi olduğu için “insan” olan her yerde “sanat” da olmuştur.Bu yüzden insan etkinlikleri güzel sanatlarda çok etkilidir ve güzel sanatlarda duygu ön planda oldugu için büyük ölçüde yer almaktadır…

SAYFA 14
4)Metne göre son derece kompleks bir kimliğe sahip olan insanın yaratılıştan gelen “güzellik” duygusu

· yeni güzellikler yaratma isteği,

· yaşadığı doğa ve hayata yepyeni bir düzen ve biçim verme gayreti sanatın oluşmasına kaynaklık eder.

5) Metne göre güzel sanatlar, kullandığı malzemeye göre sınıflandırılmıştır. Malzeme sanatkârın güzellik anlayışının ortaya çıkmasına yardımcı olur. Sanatkârın malzemeyi kullanabilme yeteneği, hüneri ve ustalığı insanda heyecan ve hayranlık uyandırabilir.

6) Fotoğraflardaki şamdan ve heykelin malzemesi mermerdir. Bu nesnelerin ikisi de sanat eseri sayılamaz.Çünkü şamdan sanat değil fayda amacını güder.Mermeri heykele dönüştüren heykeltraşın yaptığı iş ise sanat eseri olması dolayısıyla duyguların , hayallerin ve düşüncelerin yansıması olarak sınırlı olmayan bir iştir.Zenaat sanata fayda boyutu kazandıran etmendir.

7. Edebiyat Dili / Edebi Dil” adlı metnin ikinci paragrafına göre güzel sanatlar duygu ve düşüncelerin heyecan ve hayranlık uyandıracak biçimde ifadesidir.İnsan aklı, gönlü ve ruhunun var ettiği suni güzellik. İnsandaki güzellik duygusunun çeşitli malzemelerle somut hale getirilmesidir.


SAYFA 15
8.Edebiyatın görevi, insanı insana tanıtma; insanı iyiye, güzele,doğruya yöneltme biçiminde açıklanmıştır. Özlemler, duygular, tutkular, düşler insana özgü özelliklerdir. Edebiyat bu hasletleri öznel ve kişisel olarak dilin duygusal boyutuyla dile getirir. Mağara devrinde duvarlara yaptığı resimlerle. Yaşadığı şehirlerde yaptığı mimariyle. Eğlenmekiçin yaptığı müzikle. Güzellik duygusunu paylaşmak için yaptığı resimlerle. Duygularını dile getirmek için dil ile yaptığı şiir, öykü, roman. Tiyatro vb. ile

9.Sanat eserleri sanatçısından bağımsız olamaz. Sanat eseri sanatçının duygusu etrafında biçimlenir. Sanat eseri biriciktir. Bir sanat eserindeki duygular, başka bir sanat eserinde birebir, olduğu gibi aynen yansıtılamaz. Sanat eserleri konu ve tema bakımından birbirine benzeyebilir; ancak sanatçıların izlediği yol (izlek-üslup) birbirinden farklıdır.

SAYFA 16
öğretici metinler:
1-okuyucuya bilgi verme amacı vardır.
2-kurgu değildir gerçekler dile getirilir
3-açıklayıcı anlatım türüyle kaleme alınır
4-sade bir dille yazılır,üslup kaygısı yoktur
5-sanat kaygısı taşımaz
6-dil göndergesel işlevde kullanılır

sanatsal metinler :
1-okuyucuya estetik zevk vermek amacıyla yazılır
2-okuyucuda merak uyandırır
3-dil sanatsaldır,üslup kaygısı vardır
4-öyküleyici ve betimleyici analtım türüyle kaleme alınır
5-bilgilendirme amacı yoktur
6-kişi,zaman,mekan,tarih değiştirilebilir
7-olaylar gerçek yada kurmacadır.

11. Bir şiirle türkünün benzer ve farklı yönleri:

1.Benzerlikler: Dil şiirsel işlevinde, güzellik amaçlarının olması, güzel duyguları dile getirmişlerdir.Ahenk

Farklıklar: Türkünün bir ezgiyle söylenmesi , güzel sanatlardan müzik dalına girmesi,aynı konu ve temada olsalar bile işleniş tarzı(izlek-üslup) farklı

1.Öğretici metin veya sanat metni olarak dili kullanarak aktarmışlardır. Edebiyatın kullandığı ana malzeme dil, müzikte, tiyatroda, sinemada, operada ve hat sanatında önemli ölçüde kullanılır.


YORUMLAMA-GÜNCELLEME
1.Sözcükler arasında mantıksal bir bağ olduğundan ve bir anlam ortaya çıkıp iletişim gerçekleştiğinden.

2) siz olsanız aşkı neye benzetirdiniz?

3) Sanat tanımı her geçen gün daha da geliştirilerek yapılmaktadır. Akımlar, sanat anlayışları farklılaştıkça sanatın tanımı da farkı şekillerde yapılmaktadır. Bu tartışma daha da sürecektir.

4.Bilim ( Tarih, sosyoloji, biyoloji, tıp, psikoloji vb.) Diğer sanat dalları(müzik,tiyatro,sinema,opera,hat vb.) Günlük konuşmalar, Felsefe alanlarında.

5. İlk Sanat Dalı Hangi Tarihte Ortaya Çıkmıştır? İlk Sanat Dalı Nedir? İlk Sanat Dalı

Bilinen en eski sanat dalı resimdir. Bugün mağara sanatı olarak adlandırılan ve dünyanın bilinen en eski resimleri Batı Avrupa'da tarihöncesi dönemlerden kalma mağaraların duvarlarına ve tavanlarına çizilmiş mamut bizon at boğa gibi av hayvanlarının resimleridir. Bu resimler Yontma Taş Devri'nin ya da Paleolitik Çağ'ın son dönemlerinde yaşamış mağara insanlarınca yapılmıştır.



Bu soruya başka bir bakış açısıyla cevap şöyle cevap verebiliriz:
İnsanın olduğu her yerde sanat olduğuna göre, insanoğlu yeryüzünde ilk ortaya çıktığı devirden itibaren sanat da yapmıştır.

6) Orhun Kitabeleri ya da Göktürk Yazıtları hem EDEBİ hem de TARİHİ bir metindir..Dil, yabancı etkilerden uzak ve yalın bir Türkçe'dir. Yazıtlarda yer yer gerçekçi tarih dili, yer yer eleştiri cümleleri, yer yer de güçlü bir söylev dili kullanılmıştır. Yazıtlarda aliterasyonlu (ses tekrarına dayalı) bir söyleyiş vardır. Ayrıca hükümdar Bilge Kağan’ın ağzından Türk halkına seslenen eşsiz bir hitabet örneğidir.

Bu kitabe çok gelişmiş, zengin kelimeli bol mecazlı edebi bir hitabe örneği olarak yazılmıştır.İşte bu sebeplerden Göktürk Yazıtları edebi bir eserdir.Göktürk Yazıtları edebi metin olmakla beraber tarihi bir belge niteliğini de taşır.



DEĞERLENDİRME :
1) B
2) B
3) D , D, Y(dil olan) , D
4) SANAT VE ZANAATIN ORTAK VE FARKLI YÖNLERİ

4.Farkları:

· Sanat eseri biriciktir; zanaat eseri ise çoğaltılabilir.

· Sanat eseri alışılmışın dışında özgündür; zanaat eseri alışılmış bilinen tekrar edilendir.

· Sanatta yaratıcılık ön planda olmasına karşılık zanaatta ustalık ön plandadır.

· Sanat eseri güzellik amacı güder; zanaat ise yarar amacı.

· Sanatçı eserini oluştururken para kazanma amacı gütmez; zanaatçı para kazanmak ister.

Benzerlikleri: 

· Her ikisi de el emeği ister.

· Her ikisi de biçim oluşturur.

· Her ikisi de bir beceri izlenimi verir.

· Her ikisinin de temelinde bir tasarım vardır.

ARAŞTIRMA:
Ø Söz ve manayı, yani insan dimağında yer eden her türlü bilgileri ve insan karakterinin en büyük duygularını, bunları dinleyenleri veya okuyanları çok alakalı kılacak surette söylemek ve yazmak sanatı.Bugün içindir ki edebiyat, ister nesir halinde olsun, ister nazım şeklinde olsun, tıpkı resim gibi, heykeltıraşlık gibi, bilhassa musiki gibi, güzel sanatlardan sayıla gelmektedir.

Ø Beşeriyette en müspet ilim ve en ince teknik esaslarına dayanan hayatla ve kanla karşılaşmak kendileri için alında yazılı olan askerlik gibi yüksek bir idealist meslek dahi, kendini içinde bulunduğu topluma anlatabilmek ve bu büyük insanlık ve kahramanlık yolculuğuna hazırlayabilmek için, uyandırıcı, hedefleyici, yürütücü ve nihayet fedakar ve kahraman yapıcı vasıtayı edebiyatta bulur.

ATATÜRKÇÜ DÜŞÜNCEDE YER ALAN TEMEL FİKİRLERİ KAPSAYAN BAZI KONULAR

GÜZEL SANATLAR – MİLLETLERİN TANINMASINDA GÜZEL SANATLARIN ROLÜ

HAZIRLIK
1. Atatürk, heykeltıraşlık sanatını bir milletin uygarlığı ileriliği ve gelişmişliği ölçütleri içersinde değerlendirir.
2. Kültür: Bir toplumun tarihsel süreç içinde ürettiği ve kuşaktan kuşağa aktardığı her türlü maddi ve manevi özelliklerin bütününe kültür denir.

Kültürlü olmaksa; bilgili olmak, görgülü olmak anlamına ifade eder ki, kültürlü kişi de uygarlıktan faydalanan, eğitimli kişidir.Kültür çok yönlü bir alanı kavramdır ve kültürel faaliyet denilince aklımıza pek çok etkinlik gelebilir: Örneğin

Konser, sergi, tiyatro, festival (Adana Altın Koza Film Festivali) Öykü ve şiir yarışmaları(Göksu’da Dört Mevsim Fotoğraf Yarışması - BEHİÇ ERKİN ÖYKÜ YARIŞMASI ), fuar (30. Uluslararası Mücevher, Takı, Gümüş, Saat ve Malzemeleri Fuarı), gösteri ( kukla, müzikal, sirk, sahne ve gösteri sanatları),söyleşi ( Bizim Gözümüzden Yaşar Kemal – Çırağan Okumaları “Ahmet Ümit”) gezi, konferans – seminer, opera-bale, müze…

İNCELEME:
1.Şiir, müzik, resim, mimari. Sahne sanatlarının adının geçmemesinin nedeni, sahne sanatlarının hem müzik hem edebiyat sanatlarıyla iç içe olmasına bağlanabilir.
2.Edebiyat, ister nesir halinde olsun, ister nazım şeklinde olsun, tıpkı resim gibi, heykeltıraşlık gibi, bilhassa musiki gibi, güzel sanatlardan sayıla gelmektedir.
3.Atatürk biliyordu ki akla, sanata, bilime, insan haklarına dayalı uygarlık, bütün insanlığın malı olan evrensel bir uygarlıktır. Çağdaş uygarlık düzeyine ulaşmanın yolunun düşünce ve fikirlere açık, sanat, özellikle bilim ve teknik konularda sürdürmek olduğunu savunmuştur. Sanatı fenne eşdeğer tutmasının nedeni gelişmişliğin, ilericiliğin, uygarlığın temeli olarak gördüğü içindir.

4.Kültür ve sanat bakımından evrensel niteliklere ulaşmak Atatürkçülüğün hedefidir. Evrensel çapta eserler ortaya koyarak sanatçılar, kendileriyle birlikte uluslarını da dünyaya tanıtırlar.
5.

· 1937’de Atatürk’ün direktifi ile Güzel Sanatlar Akademisi’ne bağlı olarak Dolmabahçe Sarayı Veliaht Dairesi’nde Resim ve Heykel Müzesi kuruldu.

· Atatürk Türk müziğinin evrensel müzikteki yerini bir an önce alması amacıyla yapılan çalışmalara önderlik etmiştir. Müzik eğitimi görmeleri için çok sayıda öğrenciyi Avrupa’ya göndermiştir.

· Ankara’da Musiki Muallim Mektebi ile İstanbul’da Sanayi-i Nefise mekteplerinin açılmasını sağlamıştır.

· 1924 yılında “Musiki ve Temsil Akademisi Kanunu” çıkarıldı.

· 1924 yılında mimarlık, resim ve heykel bölümlerinin yanına, tezyini sanatlar bölümünün eklenmesiyle gelişiyor


YORUMLAMA – GÜNCELLEME
1.Sanatın bir toplumun ilerlemesindeki öneminin ve vazgeçilmezliğinin bilincinde olması. Atatürk sanat ve sanatçıya çok fazla önem vermiştir.Bunu da “ Sanatsız kalan bir toplumun hayat damarlarından biri kopmuştur” sözü ile pekiştirmiştir. Atatürk, Türk milletinin manevî ihtiyaçlarının da karşılanması gerektiğini biliyor ve bu nedenle kültürel kalkınmaya büyük önem veriyordu.Atatürk, Türk kültür ve sanatını dünyaya tanıtmak için çok çalıştı. Bu konuda araştırmalar yapılmasını, sergiler açılmasını ve kültürle ilgili kongreler düzenlenmesini teşvik etti. Sanat ve sanatçılar hakkında takdir ve teşvik edici sözler söyledi. Bunlardan bazıları:"Sanatsız kalan bir milletin hayat damarlarından biri kopmuş demektir.""Hepiniz mebus olabilirsiniz, vekil olabilirsiniz, hatta cumhurbaşkanı olabilirsiniz, fakat bir sanatkâr olamazsınız." '''"Bir millet, sanat ve sanatkârdan mahrum ise tam bir hayata malik olamaz." Atatürk, sanatçı yetiştiren kurumlar açtı. Çağdaş Türk sanatını geliştirmek amacıyla Avrupa'ya resim, heykel ve müzik öğrenimi için gençler gönderdi. Bu durum, onun sanata ve sanatçıya ne kadar önem verdiğini gösterir.

2.Siyasal ve hukuksal kurumlar, iktisat, teknoloji, din, ahlak, felsefe, edebiyat, sanat, özetle bir “kültür”ü oluşturan bütün öğeleri içermektedir.

3.

· Her türlü sanat etkinlikleri

· Spor etkinlikleri

· Doğal, kültürel, tarihi ve arkeolojik turizm etkinlikleri

· Halk oyunlarımızın tanıtımı için festivaller

· Uygarlıkla ilgili seminer, konferans ve toplantılar

· Türkçe Olimpitayatları (Bu yıl 9.su düzenlenen Türkçe Olimpiyatları ülkemizi yurt dışında tanıtmak için yapılan ve bunu en güzel şekilde başaran dünyanın en büyük organizasyonlarından biridir.

DEĞERLENDİRME
1.Şair, yaşadığı toplumu özümseyip bir yol gösterici olarak kendisini sorumlu hisseden kişidir. Şair gelecekte toplumu oluşturmada, toplumun kültürünü genişletmede öncüdür.Bu mesaj Atatürkçü düşüncenin sanatsal yönüyle ilişkilidir.
Ø 2.

Ø Milletlerin …tanınmasında (gelişmesinde)… güzel …sanatlar… etkin rol oynar.

Ø Atatürk, edebiyatı en önemli …sanat… araçlarından biri olarak görmüştür.

3.D


SAYFA 20
2.EDEBİYATIN BİLİMLERLE İLİŞKİSİ
HAZIRLIK:
1.Nükleer, Uzay, Tıp
2.Paragrafta Ay’a gidecek uzay aracından söz etmektedir.
3.Bilim – kurgu tarzında hayallerini ve düşüncelerini paylaşmak amacıyla yazmıştır. Edebi eserlerdeki hayallerin sonraki yıllarda gerçekleşmesi edebiyatın bilimsel gelişmelere ilham verdiği sonucuna ulaştırır.

SAYFA 21
İNCELEME
1.Metne göre dil iki yönlü ele alınmış. Bilim yaparken dilin sadece bir araç; ancak edebiyatın varlığı ve hamuru olduğu belirtilerek dil ile biçim kurma kaygısı edebiyatın işi olduğu söylenmiştir.
2.Gerçekçi bir öyküde, bir romanda, bir oyunda, bilimsel bir konuda söyleşen; felsefeye dayanan bir konuda tartışan; psikolojik bir olayın içinde yaşayan insanın betimleme ya da çözümlemesi yapılırken ortaya edebiyatın, bilim, felsefe ya da psikolojiyle ilişkisi çıkmaktadır.
3.Psikoloji ve psikiyatri bilim dalı. Bilim –kurgu, fantastik, düşlemsel yapıtlarda izleri görülebilir.

4.EDEBİYAT İLE İNSANI KONU ALAN BİLİM DALLARININ BENZER VE FARKLI YÖNLERİ :

Benzerlikler:

· Dil ortak öğedir.

· İnsan tarafından gerçekleştirilir ve insanlara hitap ederler.

· Her ikisinin de kendine göre yöntemleri vardır.

· Edebiyat ve bilim evrensel birlik içindedir.

Farklılıklar:
· Dili kullanma açısından farklıdır.(şiirsel – göndericilik işlevi)

· Amaçları bakımından farklıdır.

· İfade edişleri farklıdır.( duygular – düşünceler)

· Gerçekliği ele alışları farklıdır.(kurmaca- doğal)

· Edebiyat özneldir; bilim ise nesneldir.

SAYFA 22
YORUMLAMA-GÜNCELLEME:
1.Siz bir roman yazsaydınız…
2.Eserin etkisini arttırmak, gerçekliği bütünüyle ve sağlıklı olarak verebilmek, konunun tam ve eksiksiz olarak ele alınabilmesi için bilimlerden yararlanmıştır. Evet incelenebilir.Çünkü; bilimler de edebiyat gibi insanın her türlü etkinliğini, doğal varlık ve görünüşünü inceleyebilir.
3.Dilin işlevi – yazılış amaçları – ifade ediş biçimleri – gerçekliği ele alış biçimleri – anlam değeri bakımından ( tek anlam/ çok anlamlılık) farklılıklar vardır.

DEĞERLENDİRME
1. D -D - Y - D - D - Y
2. C ( Mehmet Rauf’un “Eylül” romanı Türk edebiyatının ilk psikolojik romanı kabul edilir.

3. Edebi eserlerin temasında bir sanata özgü bakış açısı, insanın( kahramanlarının) sanata özgü bakış açısı hakkında söyleşirken, tartışırken kahramanlarının betimleme veya ruhsal çözümlemesi yapılırken yansıtılabilir.

4. Edebiyatın görevi, insanı insana tanıtma; insanı iyiye, güzele, doğruya yöneltme olduğundan, İnsana ait özlemleri, duyguları, tutkuları, düşleri edebiyat dile getirdiğine göre insan faaliyetlerine yer verecektir.

DİLİN İNSAN VE TOPLUM HAYATINDAKİ YERİ, ÖNEMİ
HAZIRLIK:
1)
· (a) Dilin işlevi yönünden: Şiirsel işlev – Göndericilik işlevi

· (b) Yazılış amacı yönünden: duyguları harekete geçirmek – bilgi vermek, öğretmek

· (c) İfade ediş yönünden: Okurun duygusuna ve sezgisine seslenen ifadeler bulunur – gerçeklik olduğu gibi aktarılır.

· (ç) Öznellik – nesnellik yönünden

· (d) Anlam değeri yönünden: Çok anlamlılık – tek anlamlılık


SAYFA 23
İnsanoğlunun kendini geliştirmesi ( bugünkü medeniyet seviyesine ulaşması ) dil aracılığı ile olmaktadır.Dil sayesinde bütün birikimlerini sonraki kuşaklara aktarır, sonraki kuşaklar da kendilerine ulaşan bu birikimlere yeni şeyler ekleyerek zenginleştirir bir sonraki kuşaklara aktarır.AYRICA DİL OLMASAYDI:
v DUYGULARIMIZI VE DÜŞÜNCELERİMİZİ BAŞKALARINA AKTARAMAZDIK
v GEÇMİŞİMİZDEN HİÇ HABERİMİZ OLMAZDI.
v EĞİTİME, BİLİME SANATA EDEBİYATA YANİ HER ŞEYE YABANCI KALIRDIK.
v ÖTEKİ CANLILARDAN PEK BİR FARKIMIZ KALMAZDI.ARAMIZDAKİ İLİŞKİ BİRTAKIM JESTLERDEN, BAĞIRMALARDAN OLUŞAN BİR DÜZENE DAYANIRDI…
v EĞER YAZI BULUNMASAYDI BUNDAN 5500 YIL ÖNCEKİ SÜMER METİNLERİNDEN ONLARIN YAŞAMLARINI ÖĞRENEMEZDİK, BAŞKA ULUSLARI TANIYAMAZ

2) DİL OLMASAYDI NELER OLURDU?

İNCELEME
1.Homeros’un destanları, Divan şairlerinin Türkçeye şarkı söyleten beyitleri,Fikret’in,Mehmet Akif’in ,Haşim’in ve Yahya Kemal’in kelimelerle sanki bir tablo çizdiği şiirleri, Hacı Bayram Veli’nin “gönlüm” şiiri, Yakup Kadri’nin hatırladığı bir halk türküsü,Endülüs’te Raks şiiriyle metinde şiir ve dilin gücü açıklanmıştır.

2.Türk kültürüne ait şu bilgiler öne çıkmaktadır. Bayram geleneği, salıncak olması, dervişlik geleneği Türk edebiyatının önemli şairleri; Fikret, Akif, Haşim, Yahya Kemal – Türk Halk Edebiyatından Hacı Bayram Veli ( bayramlar) halk türküleri (bahçeye kurulan salıncak), Karacaoğlan (dervişlik). Dil sayesinde

· 3. H.Bayram Veli 14. – 15. yy,

· Karacaoğlan 17.yy,

· T.Fikret, M. Akif, A. Haşim, Yahya Kemal 19. ve 20. yy.

· Aynı yüzyılda yaşamadıkları halde onları bir noktada birleştiren olgu dil sayesinde aktarılan kültürümüzdür.

4.Dervişlik, abdallık hakkında bilgi edindik. Dervişler inançları uğruna sabırla uzun yürüyüşler yaparlarmış.

5.Deyimler dilin yan ve mecaz anlam kazanma özelliğinden oluşur. Toplumun dünya görüşünü, yaşam biçimini, çevre koşullarını, gelenek – görenek ve inançlarını, önem verdiği varlık ve kavramları, düşünme biçimini, nükte ve buluşları… Maddi ve manevi kültür.

6.Baltanın önemi, odunun yaşamdaki yeri, mutfak kültürü, deniz ve çay çevre koşulları. Deyimlerin genellikle birden çok sözcükten kurulduğu, deyimlerin aktarış biçimlerinin bir kısmı tiyatrovari anlatışla somutlaştırma yaptıklarını…

7.Gözde sözcüğünü başka dillere çevirdiğimizde tam karşılığını bulmayız; çünkü yan ve mecaz anlam kazanmış sözcüklerin başka dillere çevrilmesi zordur. Bir dilin kültürü oluşturmada rolü çok büyüktür. Bütün kültür öğeleri dille aktarılır. Dilin kullanımı bireyin kültür kimliğinin göstergesidir. Kişinin kültürel biçimlenmesi dille olur.

8.Tarihi Özellikler: Türk medeniyetinin ata dayanması, Türk’ün yeryüzüne atlı inmesi, yaptığı savaşları.

Sosyal özellikler: Şamanların tanrı katına at ile yükselmesi, at kılından gözlük yapmaları, düğünleri, matemleri, dinlerini öğreniriz.

1.Gurbet: 1. Doğup yaşanılmış olan yerden uzak yer, gurbetlik.2.Gariplik, yabancılık, yuvasından, yurdundan veya kentinden uzakta olma durumu. 3. Yabancı.

2.a) Edebiyat, b) bilim, c) felsefe, ç) günlük konuşma

Edebiyatta anlatım imgelerle ve mecazlarla yapıldığından anlatım çok güçlüdür. Sanatlıdır, hoştur. Bir toplumda yapılan sanat (edebiyat) kültürdür. Beğenildiği için yaygınlaşacak böylece dilin kültür taşıyıcılığı yönünü en iyi biçimde gerçekleştirecektir.

SAYFA 27
YORUMLAMA – GÜNCELLEME
1.Şimdi

2.İçinde bulunduğumuz kültürün parçalarını bu şairlerde bulduğumuz için. Bu şairlerle ortak kültürü paylaştığımız için. Dil sayesinde yüzyıllar öncesinin zevki, anlayışı kültürü günümüze taşınır.
3.Aynı dili kullanan toplumun parçaları olduğumuz için
4.Felsefe, matematik, astronomi, fizik, kimya, tıp ve müzik gibi bilgi ve becerinin muhtelif alanlarında seçkinleşmiş olan, İbn Sînâ (980-1037) matematik alanında matematiksel terimlerin tanımları ve astronomi alanında ise duyarlı gözlemlerin yapılması konularıyla ilgilenmiştir.

DEĞERLENDİRME:

1. Y D D D D

2. D
3. Kişinin kültürel biçimlenmesi dille olur.
4. …edebi… - …bilimsel…

…kültür…


SAYFA 28 - METİN
HAZIRLIK
1.En küçük anlamlı dil birliği sözcüktür. Sözcükler söylenmek istenen bir ifade, bir düşünce, bir anlam etrafında birleşerek yeni bir anlamlı birim oluştururlar buna cümle deriz. Cümleler de bir düşünce bir görüş etrafında bir araya gelerek paragrafları oluşturur.
2.Yukarıdaki tekerlemeye cümle diyemeyiz. Çünkü: Sözcükler, söylenmek istenen bir ifade, bir düşünce, bir anlam etrafında birleşerek yeni bir anlamlı birim oluşturamamıştır.

SAYFA 29
İNCELEME
1.Bilgi vermek amacıyla yazılmıştır. Fotoğraf ise metinde verilmek istenen iletiyi desteklemek, bahsedilen yazıtlardan bir görünüm sunmak, okuru bilgilendirmek için konmuştur.
2.Bugün eski Türk yurtları üzerine, özellikle elde bulunan malzeme ve coğrafi durum göz önünde tutularak çok değişik fikirler ileri sürülmektedir.
Cümleyi oluşturamadık; çünkü verilen sözcüklerle birlikte cümlede bulunması gereken diğer öğeleri kullanamadık. Eski- çok değişik(sıfat), yurt-lar-ı, özellik-le, tut-ul- arak(ekler) üzerine ( yer tamlayıcısı), elde bulunan malzeme ve coğrafi durum - göz önünde ( belirteç tamlayıcısı) ileri sürülmektedir ( eylem, yüklem) eksiklikleri nedeniyle…
3.Metnin ilk cümlesiyle ikinci cümlesi arasında anlam bağı vardır. Her paragrafta bir düşünce savunulur. Paragrafı oluşturan cümlelerin anlam ve yapı yönünden bir uyum içerisinde olması gerekir. Tek bir düşünce etrafında oluştuğundan kendi içinde bir bütünlük gösterir; kendinden önceki ya da sonraki paragraflara bir bağlılık gösterir.
4.İlk anlamda kullanılanlar: siz, iş, ben, sabah, akşam, banka… Yan anlamda kullanılanlar: tespih, boğuşma, tartmak…Sözcükler, söylenmek istenen bir ifadeyi, bir düşünceyi bir anlamlı birim oluşturmak amacıyla kullanılmıştır. Bir sözcüğün yan anlam kazanmasında genellikle yakıştırma ve benzerlik ilgisi etkili olmaktadır. Bu nedenle yan anlamda kullanılan sözcüklerle anlatım daha etkili olur. Soyut ifadeleri somutlaştırdığından anlatımda daha etkili olurlar.
5.“Bay Hiç” adlı metinde okuyucunun sezgisine ve anlayışına bırakılan anlam değerleri vardır. “sayılarla boğuşurum – tespih gibi çekerim – elimde tartar, havalara atar tutarım” ifadeleri buna örnektir. Bir metinde böyle anlam değerlerinin bulunması şart değildir. (Bilimsel, öğretici metinler)

SAYFA 30
6.Metni anlamlı dil birlikleri olan sözcüklere ayırırsak şu özellikleri görürüz. Sözcükler bir ifadeyi, bir anlamı oluşturmak için bir araya getirilmiştir. Bir araya getirilirken tek başına anlamı olmayan ancak cümle içinde anlam kazanan bağlaç, ilgeç gibi birimlerden de yararlanılmıştır. Noktalama imleri de bu oluşuma katkıda bulunmuştur.
7.Paragraf, aynı amaca yönelen cümle topluluğudur.Biçimce ve anlamca bir bütündür.İlk cümle, istenilen cümlenin bir nedeni ise, bir sonraki cümle de, bir sonucu, bir devamıdır.Bu nedenle paragraftan bu cümleyi çıkardığımızda paragrafın anlamı daralır; hatta anlamsızlaşır.
8.“Bay Hiç” adlı metin diğerlerinden farklıdır. Çünkü, edebi metindir. Amacı duyguları harekete geçirmek, okurun sezgisine ve algısına seslenmesi, dilin şiirsel işlevde olması, kurmaca olması, çok anlamlılığı, öznel oluşu ile diğer iki metinden farklıdır.
9.“Dil Bilimi ile Metin” adlı metinin yazılış amacı bilgi vermek ve öğretmektir. Metnin gerçeklikle ilişkisi doğrudandır. Yani doğal varlıkların görüntüsünü olduğu gibi yansıtmıştır. Öğretici metin olarak değerlendiririz; çünkü dil göndericilik işlevindedir, düşünceler temellendirilmiştir, tek anlamlı iletiye sahiptir , nesnel oluşudur.

YORUMLAMA GÜNCELLEME
1.En küçük anlamlı dil birliği sözcüktür. Sözcükler söylenmek istenen bir ifade, bir düşünce, bir anlam etrafında birleşerek yeni bir anlamlı birim oluştururlar buna cümle deriz. Cümleler de bir düşünce bir görüş etrafında bir araya gelerek paragrafları oluşturur. Sözcüklerin paragrafın oluşumunda etkisi büyüktür. Paragraftaki düşünceyi oluştururken seçilen sözcüklerin bir kısmı paragraf içinde birkaç kez tekrarlanabilir.
2.Tarih boyunca iletişim mağara duvarlarından, kitaplara ve internet kullanımına kadar gelişmiştir.
3.Bir şiirde hem yaşadıklarımızı(realist olanlar) hem de hayallerimizi(sürrealist olanlar) tema olarak işleyebiliriz.
4.Bir haber metini ile şiirin yazılış nedenleri farklıdır. Haber metni bilgilendirmek ve haber vermek amacıyla yazılmıştır. Şiir ise duygularını paylaşmak, duygularını okurun sezgisine ve algısına bırakarak anlatmak amacı vardır.

DEĞERLENDİRME
1. İfade şekilleri: 1. metin düşünceleri temellendirerek ifade etmiş, 2. metin ise duygularını ve düşüncelerini okurun algısına ve sezgisine bırakarak ifade etmiştir.
Gerçeklik: 1. metin doğal varlıkların görüntüsünü yani gerçekliği değiştirmeden olduğu gibi “doğal gerçeklik” olarak vermiş, 2. metin ise doğal gerçekliği kendince değiştirerek yeniden kurgulayarak “kurmaca gerçeklik” olarak vermiş.
Dilin işlevi: 1. metinde dil göndericilik işlevinde, 2. metinde ise şiirsel (sanatsal) işlev etrafında oluşturulmuştur.
Yazılış amacı. 1. metin bilgi vermek, öğretmek amacıyla, 2. metin güzellik duygusunu, hayallerini, kurgusunu okurun sezgisine ve algısına bırakarak anlatmak amacıyla yazmışlardır.

2.Bir metin şu yönleriyle iletişim aracıdır.

a. Dil ile yapıldığından

b. Yazılı kanalla oluştuğundan

c. Gönderici konumu olduğundan

d. İletisi olduğundan e. Dönüt gerçekleştiğinden

3. B (yansıma ses)

4. 
Ø Okuyucunun sezgisine ve …algısına… bırakılan anlam değerleri genellikle …edebi metinlerde… yer alır.

Ø Bir metinde ilk cümle ile son cümle arasında …anlam bağı… vardır.

SAYFA 31 EDEBİ METİN
HAZIRLIK
1.Her iki metinde, dil şiirsel(sanatsal) işlevdedir.Amaçları duyguları paylaşmaktır. Okurun sezgisine ve algısına bırakılan anlam değerleri vardır. Çok anlamlıdırlar. Özneldirler. Kurmacadırlar.
2.Etmez. Dizideki olaylar kurmacadır, gerçeklik hissi verse bile dizideki olaylar birebir, aynen yaşanması mümkün değildir.
3.En eski anlatım biçimi doğal destanlardır.Masalların destanlardan esinlenerek ortaya çıktığını düşünebiliriz. Çünkü her iki türde de olağanüstülük ve sözlü gelenek özellikleri görülür. Destanların ve masalların biraz gelişmiş türleri halk hikâyeleridir. Halk hikayelerinde olağanüstülüklerin yanında olağanlıklar da vardır, sözlü gelenektendir.Öykülerin halk hikayelerinden etkilendiğini söyleyebiliriz. Romanların da öykülerin etkisiyle ortaya çıktığı varsayılır.

İNCELEME
1.Metnin varlık nedeni: Duyguları anlatmaktır: Edebi metinler, öğretme amacı gütmeden yazarın duygularını ve düşüncelerini iletmek istemesinden, varlığını güzel duyguları yansıtarak göstermek istemesinden, okurun algısına ve sezgisine bırakarak iletisini, söylemek istediklerini vermek amacıyla ortaya çıkmışlardır.

2.Okuduğumuz metindeki olay herhangi birinin başından geçebilir hissi verse de (gerçeklik hissi verse de) birebir, aynen geçmesi mümkün değildir. Çünkü metindeki olay kurmaca gerçeklik içinde verilmiştir. Nurhayat’ın oğlu metin içinde betimlemelerle verilmiştir. Bu metin kurmacadır; çünkü yazar duygularını, duyuş ve algısını öznel biçimde vermiş. Dili şiirsel işlevde kullanarak çok anlamlılığı gerçekleştirmiştir.

3.Hikayedeki olay insanda hasret, kavuşma, kavuşamama, gurbet, anne sevgisi, köklerine dönme vb. düşünce ve duyguların oluşmasına neden olur. Bu duygular ve düşünceler kişiden kişiye farklı biçimlerde etki eder. (edebi eserlerin çok anlamlı olmasından) Hikayedeki olayı TV ve gazetelerden bir haber olarak öğrenemezdik; çünkü buradaki anlatılan olay sıradan, olağan ilgi çekmeyen bir olaydır. Edebi metin duyguları harekete geçiren bir iletişim aracıdır.

Sayfa 34 
Olay : Nurhayat Hanım'ın oğlunun eve dönüşü
Kahramanlar : Nurhayat(düşüncesinde), Oğlu Hacı'nın karısı
Zaman : Belirsiz - Olayın başıyla sonu arasında bir zaman seziliyor
Yer (Mekan) : Nurhayat Hanım'ın evi ve bahçesi

Paragraf, aynı amaca yönelen cümle topluluğudur.Biçimce ve anlamca bir bütündür. Bir sonraki paragraf önceki paragrafa anlam yönünden bağlıdır, devamıdır.

5.Mecaz: vurmak, kaplar, çekilirdi, gelmemiş gibi Bu sözcüklerin dışındakiler gerçek anlamda kullanılmış.

6.Hikayede dilin edebi veya şiirsel işlevi etrafında Duygusal ve anlatımsal işlev, Alıcıyı harekete geçiren işlev ve Bağlamsal işlev kullanılmıştır.

7.Edebi metinler her okunduğunda yeni anlamlar kazanır.Bu durum edebi metinlerin çok anlamlılığıyla ilgilidir,edebi metinlerin anlamı değil anlamları vardır. Okurun bilgisi, eğitimi, öğretimi, donanımı, sezgi ve algısına göre edebi metinler her okunduğunda farklı anlamlar kazanır. Hikayeyi incelediğimiz için yeni şeyler de öğrendiğimizden ikinci okumamız da farklı anlamlar kazanacaktır.

8.Sözü edilen sözcükler metindeki temel anlamlarıyla kullanılabileceği gibi başka metinlerde yan ve mecaz, hatta terim ve deyim anlamlarında kullanılabilir.

9.Bir anlatı ( hikaye) bu cümlelerle başlayabilir; ancak yazının türü masal olurdu. Benzeyen yönleri yoktur. Bu hikaye kendinden sonra yazılan metinlerle konu ve tema yönlerinden ilişkili olabilir; ancak izlek (Üslup) bakımından farklıdır. Çünkü edebi eser yazarından ve şairinden bağımsız olamaz.

10.Günümüzün verilerine yakın ifadeler bulunduğundan (gemi, uçak, otobüs) 30 – 35 yıllık dilim içinde yazıldığı söylenebilir.

11.
§ Hazırlık bölümündeki şiir: Coşku ile dile getirme

§ Pandomima: Gösterme

§ Hikaye: Anlatma

12.Evin bahçesine girmesi ve bahçenin betimlemesi ile söylemek istediklerini düşünmesi – kapıyı çalması ve annesinin öldüğünü öğrenmesi… Bu tür metinlerde “dış dünya ve insana özgü her türlü gerçeklikle duygu ve düşünce öğelerinin birleşerek, ayrılmaz bir bütün oluşturduğunu” söyleyebiliriz. “Bir geminin beyazında, trenlerin, uçakların alnında”, “Lambamın ışığına üşüşmeyecek Türkçe sözcükler.”, “Sen yokken ağaçlara soğuk vurdu.” vb.

SAYFA 35
YORUMLAMA – GÜNCELLEME:
1.Anlatılmazdı. Emir ve istek cümleleriyle insan duyguları ne kadar anlatılabilir? Edebi metinler dilin şiirsel işlevi etrafında, dilin alıcıyı harekete geçirme işlevinden yararlanırlar.

2.Dönüş metnin iletisi duygularımızı harekete geçirmiştir. Hasret, kavuşma, kavuşamama, gurbet, anne sevgisi, köklerine dönme vb. duygular metnin iletisi sayılabilir. Her metin bir iletişim aracıdır. Bir hikaye ile gazete haberi aynı türden iletişim araçları değildir. Çünkü a) Dilin işlevi yönünden: Şiirsel işlev – Göndericilik işlevi (b) Yazılış amacı yönünden: duyguları harekete geçirmek – bilgi vermek, öğretmek (c) İfade ediş yönünden: Okurun duygusuna ve sezgisine seslenen ifadeler bulunur – gerçeklik olduğu gibi aktarılır. (ç) Öznellik – nesnellik yönünden (d) Anlam değeri yönünden: Çok anlamlılık – tek anlamlılık bakımlarından farklıdır.

3.“…. Alnında, üşüşen Türkçe sözcükler, ağaçlara soğuk vurdu, doymadın mı dünyaya” Edebi metinlerde yan anlamların tercih edilmesinin nedeni edebi bir dil oluşturmak, okurun sezgi ve algısına seslenerek iletiyi sunma, duyguları etkili biçimde harekete geçirme isteğinden olabilir.

4.“Dönüş” metninde işlenen konuda bir tiyatro yazılabilir. Yazılan bu tiyatro esrinde hikayeden % 100 yararlanamaz.
BU kitabın diğer cevapları için tıklayınız:


DEĞERLENDİRME
1. (D) Sevgidir dünyamızın direği

(D) Doğal gerçeklikten yararlanarak kurmaca hale getirmiştir.

(D) Dünyanın direği, yazılı ömrün (mecaz anlamda)

(Y) Her okunuşta yeni anlamlar verir.

(D) Boş ambar misali tamtakırsa ( çiftçiler için kurak bir yıl geçmiş olabilir)

(D) Dış dünya ve insana özgü duygular ve düşünceler organik birlik sağlamıştır.,

2. Edebi metinler, öğretme amacı gütmeden yazarın duygularını ve düşüncelerini iletmek istemesinden, varlığını güzel duyguları yansıtarak göstermek istemesinden, okurun algısına ve sezgisine bırakarak iletisini, söylemek istediklerini vermek amacıyla oluşturulabilirler.

3. B

Ø 4. Edebi …eserler…yan anlam…içerir ve her okunduğunda… yeni anlam değerleri ortaya çıkar

Ø Edebi metin …anlamlı… dil birliklerinden oluşur.



SAYFA 36 - EDEBİYAT VE GERÇEKLİK
HAZIRLIK
1. Okur Yazınsal(edebi) yapıtların kurmaca yanını kaçırırsa yanlış alılmamalara düşer.

Garip akımının etkisinin görüldüğü bu şiirde doğa düşlerinden bir resim çizmiştir. Dolayamaz. İmge yaratmak amacıyla böyle söz söylemiştir.

2.Edebi metinler insana özgü özellikleri kurmacanın dünyasında dile getirir.Tamamen hayallere dayanan edebi metin olsa dahi “insanlık durumu ve insan odaklı” olacağından gerçeklikten söz edebiliriz.

İNCELEME
1.Genel anlamda benzerinin yaşanması mümkündür; ancak birebir, tıpkısı, sırasıyla, aynen yaşanması mümkün değildir. Yazar bu olayı yaşamış olabilir, ancak bu bir anı yazısı değildir; çünkü yazar bu gerçekliği tekrar kurmuş, kurmacanın olanaklarından yararlanmıştır. Yaşamak zorunda değildir. Kurmacanın olanakları yeterlidir.

2.Edebi metinler, yazıldığı dönemin bilimsel,teknik, sosyal, felsefi verilerinden siyasi tartışmalarından etkilenir, kurmacanın olanaklarıyla bunları değerlendirir. 17. yüzyılda yapılması mümkün değildir. Çünkü metin yazıldığı dönemin teknik ve sosyal verilerini kurmacanın olanaklarıyla kullanmıştır. ( Dolmuş taşımacılığı – otomobillerde plaka uygulaması – baldız – coğrafya dersi )

3.Her iki metinde de mekan ( yer ) Ankara. Bu mekanın anlatımı metinlerde farklıdır. Metinleri birbirinden ayıran farklılık gerçekliğin dile getiriliş biçimidir. “Herkese Sevmek Yasak” adlı metinde gerçeklik kurmaca biçiminde ele alınırken “Ankara Kenti” adlı metin gerçekliği doğrudan, olduğu gibi vermiştir. Edebi metinler diğer bilim ve bilgi alanlarından yararlanırken düş gücü ve imgeler devreye girer. Gerçeği değiştirir, kendince biçimlendirir imgelem. Bu yüzden edebi metinlerde anlatılanların doğruluğunu kanıtlamak olanaksız gibidir.

4.Sözü edilen kişi “Selim”dir. Metinde bu kişinin adı öykü kahramanı(kişisi) olduğu ve insana özgü özellikleri gösterdiği için geçmektedir. Doğa ile ilişki halinde, duyan, düşünen, tasarlayan, yaşayan kısaca her yönüyle insan edebi metinlerin konusunu oluşturur.

5.Diğer bilim ve bilgi alanlarının ortaya koyduğu sonuçların, edebiyatın gerçekliğine kaynaklık ettiğini bu alanlardaki verilerin edebi eserlerde kurmaca gerçeklik içinde kullanıldığını görebiliriz.

YORUMLAMA – GÜNCELLEME:
1.Bu açıklamaya göre “Mai ve Siyah” romanında yazıldığı dönemin gerçekliğinden yararlanıldığını söyleyebiliriz. Döneminin edebiyat tartışmalarını, dönemin gençliğini örnek olarak verebiliriz. Edebi metinler diğer bilim ve bilgi alanlarından yararlanırken düş gücü ve imgeler devreye girer. Gerçeği değiştirir, kendince biçimlendirir imgelem. Günümüzdeki eserler kurmaca gerçekliği daha iyi verebilirler. Geçmiş dönemdeki bilgiler ve deneyimler günümüzde daha da perçinlenmiş ve artmıştır. Servet-i Fünun dönemini incelersek, öykü ve roman gibi edebi türlerin Batı’dan yeni girmeye, ilk örnekleri edebiyatımızda verilmeye başlanan dönem olduğunu görürüz.

2.Göremeyiz. Masal ve destanlardaki kişilerin olağanüstü özellikleri vardır.

3.Yararlanmıştır: kazan, balta (araç-gereç), bitlenme (sosyal), evlerde ocak olması(mimari) Oluşturulamazdı.Günümüzün bilimsel, felsefi, teknik,siyasi ve sosyal gerçeklikleri çok farklıdır.


DEĞERLENDİRME:

1.E (Edebi metinler teknik gelişmeleri olduğu gibi aktarmazlar, sadece verilerinden yararlanır.)

2.Diğer bilgi ve bilim alanlarının ortaya koyduğu …sonuçlar… edebiyatın …gerçekliğine… kaynaklık eder. Edebi metinde günlük hayattaki …yaşananlar(olaylar)… tam olarak yer almaz.

3.Dilin işlevi – yazılış amaçları – ifade ediş biçimleri – gerçekliği ele alış biçimleri – anlam değeri bakımından ( tek anlam/ çok anlamlılık) öznellik-nesnellik gibi farklılıklar olması gerekir.

4.Sahip değildir, olamaz. Çünkü edebi metinlerde kişiler betimlenirken yazarın düş gücü ve imgeleri devreye girer.

5.Y D D D Y

ÖLÇME DEĞERLENDİRME:
1)Bir sanat eseri ile sanat eserine ilham veren nesne arasındaki farklar:
Ø Sanat eseri güzellik amacı güder; nesne yarar amacı güder.
Sanat eseri duyguları yansıtır; nesne doğaldır.
Sanat eseri biriciktir, tektir; nesne birden fazla olabilir.
2) D ( Güzel sanat eserlerinin bilgilendirme amacı yoktur)

3) B ( Amacının dışına çıkmış bir soru bence – “Edebiyat insanı konu alır.” sonucuna ulaşmak istiyor; ama insanın her türlü etkinliği edebiyata konu olur.)
4) “Sanat eseri tektir, biriciktir.” Çünkü sanatçı esere duygularını yansıtmış, eser öznellik kazanmıştır.
5) Resim >Çizgi ve renk
Roman >Söz
Heykel>taş
Şarkı >Ses

6) Duygu ve heyecanı dile getirme --------------------- Heyecana bağlı işlev
Göndergeyi olduğu gibi ifade etme --------------- Göndericilik işlevi
İletinin iletisini kendinde taşıma ------------------- Şiirsel işlev
Dille ilgili bilgi verme ----------------------------------Dil ötesi işlev
7) Edebi metinlerde dil şiirsel işlevdedir. Tarih metni gibi öğretici, bilgilendirici özelliği yoktur. Okurun sezgisine ve algısına seslenir, yazar duygularını yansıtır.
8) Her okunuşunda yeni anlamlar kazanacaktır. İnsanlarda güzel duygular uyandıracak, insan hayatını renklendirecek, güzelleştirecektir.
9) Edebi metinlerin bir iletisinin olması iletişim aracı için yeterlidir.

10)Kurmacanın edebi metinlerde kullanışılı ile ilgili üç neden:
1. Düşlerini, imgelerini ve duygularını paylaşmak
2. Okurun sezgisine ve algısına bırakarak çokanlamlılık kazanması için
3. Eserin edebi değer kazanması için



Devamı Eklenecek..

0 yorum:

Yorum Gönder

Çok Teşekkürler

Share

Twitter Delicious Facebook Digg Stumbleupon Favorites More